Yargıtayın Genel Bozma Sebepleri (Ceza)

5-Yargılama Konusu Suçun Cezasının Alt Sınırının 5 yıl ve Daha Fazla Hapis Cezasını Gerektirmesine Rağmen Sanığın İstinabe Suretiyle Sorguya Çekilerek CMK.m.196/2’ye Aykırı Davranılması

8/2/2024

Yargıtayın Genel Bozma Sebepleri(Ceza)

5-Yargılama Konusu Suçun Cezasının Alt Sınırının 5 yıl ve Daha Fazla Hapis Cezasını Gerektirmesine Rağmen Sanığın İstinabe Suretiyle Sorguya Çekilerek CMK.m.196/2’ye Aykırı Davranılması

(Y.C.G.K. 05/03/2019 Tar. 2016/663 E. , 2019/157 K. Say. Kararı, Yargıtay 2. C.D. 08/02/2021 Tar. 2020/6103 E., 2021/1573 K. Say. Kararı )

  • Giriş

Ceza yargılamasında sanığın bizzat duruşmada bulunma hakkı, savunma hakkının ve adil yargılanma ilkesinin temel taşlarından biridir. Bu ilke, Türk Hukuku'nda Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ile korunmakta olup, uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmıştır. Ancak, uygulamada bazı durumlarda sanığın yokluğunda yargılama yapılması ve istinabe yoluyla sorgulanması gündeme gelebilmektedir. Özellikle suçun cezasının alt sınırının 5 yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektirdiği durumlarda, sanığın yokluğunda yargılama yapılması CMK m.196/2’ye aykırılık teşkil edebilir ve bu durum adil yargılanma hakkını ihlal edebilir.

  • CMK m.196/2’nin Hükmü ve İstinabe Yoluyla Sorgulamanın Hukuki Dayanağı

CMK m.196/2, sanığın duruşmada bizzat bulunma hakkını güvence altına alarak, müdafii yoksa sanığın yokluğunda sorguya çekilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Ancak, bazı istisnai durumlarda mahkemeler sanığın yokluğunda yargılamayı sürdürerek, istinabe yoluyla sorgulama yapabilmektedir. Bu durum, özellikle sanığın kaçak olması veya sağlık nedenleri gibi zorunlu hallerde gündeme gelir. Ancak, istinabe yoluyla sorgulama yapılırken, savunma hakkının ve adil yargılanma ilkesinin ihlal edilmemesi gerekmektedir.

  • İstinabe Nedir ve Ne Zaman Uygulanır?

İstinabe, bir mahkemenin kendi yargı çevresi dışındaki bir işlemin başka bir mahkeme tarafından yapılmasını talep etmesidir. Ceza muhakemesinde, sanığın başka bir şehirde veya ülkede bulunması ve mahkeme huzuruna getirilememesi durumlarında, sanığın beyanının alınabilmesi için istinabe uygulanabilir. Ancak bu uygulamanın, sanığın etkin savunma hakkını kısıtlamaması gerekmektedir.

  • Adil Yargılanma Hakkı ve CMK m.196/2

1-Anayasal Temeller ve Uluslararası Sözleşmeler

Adil yargılanma hakkı, Türk Anayasası'nın 36. maddesi ile korunmaktadır. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi, sanığın mahkemede hazır bulunarak kendini savunma hakkını açıkça düzenlemektedir. Bu hükümler, sanığın duruşmada bizzat bulunarak savunma yapabilmesini, delilleri değerlendirebilmesini ve mahkeme heyeti üzerinde doğrudan etkili olabilmesini sağlamaktadır.

2-CMK m.196/2’nin Uygulama Alanı ve Sınırları

CMK m.196/2’nin uygulama alanı, sanığın müdafi yoksa duruşmada hazır bulunması zorunluluğunu vurgulamaktadır. Bu madde, sanığın yokluğunda yapılacak sorgulamalarda savunma hakkının ihlal edilmemesi için önemli bir güvence teşkil eder. Ancak, uygulamada bu kurala riayet edilmemesi durumunda, sanığın adil yargılanma hakkı zedelenebilir.

  • İlgili Emsal Yargıtay Kararları

Yargıtay, birçok kararında sanığın istinabe yoluyla sorgulanmasının adil yargılanma hakkını zedeleyebileceğini belirtmiştir. Özellikle suçun cezasının alt sınırının 5 yıl ve daha fazla olduğu durumlarda, sanığın bizzat mahkemede bulunarak savunma yapmasının zorunlu olduğuna dikkat çekilmiştir.

1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu 05/03/2019 Tarih 2016/663 E. , 2019/157 K. Sayılı Kararı 

"...Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı CMK'nın196. maddesi ise;
“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142. maddesiyle kanunlaşmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,
Beşinci
fıkrasında ise, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutuk evine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, bununla birlikte sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususu da aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra kabul etmesi halinde istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.
Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine rağmen istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.
Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir inisiyatifinin olmadığının kabulü halinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, ancak bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceğine dikkat çekilmiş olup, sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça belirtmesiyle mümkün olacaktır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 03.04.2018 tarihli ve 851-144 ile 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu bilgiler ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Farklı yargı çevresindeki ceza infaz kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan ve asıl mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanığın, hükmün açıklandığı 08.10.2013 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılamaya devam edilerek mâhkumiyetine karar verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, diğer yönleri incelenmeyen hükmün saptanan bu usulü nedenle bozulmasına karar verilmelidir..."

2-Yargıtay 2. Ceza Dairesi , 08/02/2021 Tarih 2020/6103 E., 2021/1573 K. Sayılı Kararı

"...5271 sayılı CMK'nun 196/2. maddesinde yer alan “Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca, 5237 sayılı TCK' nun 142/2-b. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna ilişkin cezanın alt sınırının 5 yıl olması karşısında, suça sürüklenen çocuğun talimat ile başka mahkeme tarafından sorguya çekilemeyeceği gözetilmeden savunma hakkı kısıtlanarak yargılamaya devamla, mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA..."

  • Sonuç ve Öneriler

Ceza yargılamasında sanığın bizzat duruşmada bulunma hakkı, savunma hakkının korunması ve adil yargılanma ilkesinin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir. Özellikle suçun cezasının alt sınırının 5 yıl ve daha fazla olduğu hallerde, sanığın yokluğunda istinabe yoluyla sorgulanması adil yargılanma hakkını ihlal edebilir. Bu nedenle, mahkemeler istinabe uygulamasını değerlendirirken sanığın savunma hakkını göz önünde bulundurmalı ve CMK m.196/2'ye uygun hareket etmelidir. Yargıtay’ın konuya ilişkin kararları, uygulamada yol gösterici nitelikte olup, adil yargılanma hakkının korunmasına önemli katkılar sağlamaktadır.