Vergi Cezasına İtiraz Yolları ve Usulleri

(Danıştay VDDK 27/03/2024 T. 2023/994 E. 2024/244 K. , Danıştay VDDK 06/03/2024 T. 2022/933 E.2024/102 K.)

7/31/2024

Vergi Cezasına İtiraz Yolları ve Usulleri

(Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 27/03/2024 Tarih 2023/994 E. 2024/244 K. Sayılı Kararı,

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 06/03/2024 Tarih 2022/933 E.2024/102 K. Sayılı Kararı)

  • Giriş

Vergi mükellefleri, çeşitli nedenlerle vergi cezalarına maruz kalabilirler. Bu cezalar, vergi kanunlarına aykırı hareket eden mükellefler için caydırıcı nitelikte olup, kanunlarla belirlenmiş kurallar çerçevesinde uygulanır. Ancak, mükellefler bu cezalara karşı hukuki yollarla itiraz edebilirler. Bu makalede, vergi cezalarına itiraz yolları ve usulleri detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

  • Vergi Cezalarının Türleri

Vergi cezaları, genellikle şu şekilde sınıflandırılabilir:

- Vergi Ziyaı Cezası: Vergi kaybına neden olan durumlarda uygulanır.

- Usulsüzlük Cezası: Vergi kanunlarının şekli hükümlerine uyulmaması durumunda uygulanır.

- Özel Usulsüzlük Cezası: Vergi kanunlarına aykırı hareket eden mükellefler için daha ağır cezalar öngörülmüştür.

  • İtiraz Süreci

Vergi cezalarına karşı başvurulabilecek itiraz süreci şu şekildedir:

1. Vergi Dairesine Başvuru

Vergi cezasına maruz kalan mükellefler, öncelikle bağlı oldukları vergi dairesine yazılı olarak itiraz edebilirler. Bu başvurunun, cezanın tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılması gerekmektedir.

2. Uzlaşma

Vergi Usul Kanunu’na göre, mükellefler uzlaşma yoluyla vergi cezalarını indirim talep edebilirler. Uzlaşma başvurusu, cezanın tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılmalıdır. Uzlaşma süreci, mükellef ile vergi idaresi arasında anlaşma sağlanması amacıyla yürütülür.

3. Vergi Mahkemesine Dava Açma

Eğer vergi dairesine yapılan itiraz veya uzlaşma talebi reddedilirse, mükellefler vergi mahkemesine dava açabilirler. Vergi mahkemesine başvurunun, itiraz veya uzlaşma talebinin reddedildiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılması gerekmektedir. Vergi mahkemesi, cezanın hukuka uygun olup olmadığını değerlendirir ve karar verir.

4. Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay’a Başvuru

Vergi mahkemesinin kararına karşı, mükellefler bölge idare mahkemesine, aksi bir kararda devamında Danıştay’a itiraz edebilirler. Bu süreç, vergi mahkemesi kararının tebliğinden itibaren 30 gün içinde başlatılmalıdır.

  • İtiraz Süresi

Vergi cezasına itiraz sürecinde belirtilen süreler çok önemlidir. Mükelleflerin, vergi cezasının tebliğinden itibaren 30 gün içinde vergi dairesine başvuru yapmaları gerekmektedir. Aynı şekilde, uzlaşma talebinin reddedilmesi durumunda, vergi mahkemesine başvurunun da 30 gün içinde yapılması gerekmektedir.

  • İtiraz Ederken Dikkat Edilmesi Gerekenler

1. Belgelerin Eksiksiz Sunulması

İtiraz başvurusu sırasında gerekli belgeler eksiksiz sunulmalıdır. Bu belgeler, itirazın temelini oluşturur ve başvurunun kabul edilmesinde önemli rol oynar.

2. Dilekçe Hazırlığı

İtiraz dilekçesi, açık ve anlaşılır bir şekilde yazılmalı ve hukuki gerekçeler belirtilmelidir. Dilekçede, cezanın neden haksız olduğu detaylı bir şekilde açıklanmalıdır.

3. Hukuki Danışmanlık Alınması

Vergi cezasına itiraz süreci karmaşık olabilir. Bu nedenle, hukuki danışmanlık almak, sürecin daha sağlıklı yürütülmesini sağlar ve hak kaybını önler.

4. Süreye Dikkat Edilmesi

İtiraz sürecinde belirtilen süreler içinde başvuru yapılmalıdır. Süre aşımı durumunda itiraz başvurusu geçersiz sayılabilir.

5. Hukuki Gerekçelerin Belirtilmesi

İtiraz dilekçesinde, hukuki gerekçeler net bir şekilde belirtilmelidir. Vergi cezasının hukuka aykırı olduğunu kanıtlayacak argümanlar sunulmalıdır.

  • İtirazda Dayanılan Hukuki Gerekçeler

Vergi cezasına itiraz ederken, hukuki gerekçelerin detaylı ve net bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Bu gerekçeler şunlar olabilir:

1. Vergi İnceleme ve Tespitlerinin Hatalı Olması

Vergi dairesinin yaptığı inceleme ve tespitlerde hata veya eksiklikler bulunabilir. Bu durum, cezanın iptaline gerekçe oluşturabilir.

2. Vergi Usulüne Aykırılık

Vergi cezasının uygulanmasında usul hataları yapılmış olabilir. Örneğin, vergi dairesi tarafından tebligatın yanlış yapılması veya sürecin usule uygun yürütülmemesi itiraz sebebi olabilir.

3. Yanlış Vergi Matrahı Belirlenmesi

Vergi matrahının yanlış hesaplanması, cezaya itiraz için güçlü bir gerekçe oluşturur. Mükellef, doğru matrahın belirlenmesi için gerekli belgeleri sunarak itiraz edebilir.

4. Çifte Vergilendirme

Aynı vergi dönemi için mükellefe çifte vergilendirme yapılması hukuka aykırıdır ve itiraz konusu olabilir.

5. Vergi Kanunlarının Yanlış Yorumlanması

Vergi dairesi, vergi kanunlarını yanlış yorumlayarak ceza kesmiş olabilir. Bu durumda, kanunların doğru yorumu üzerinden itiraz yapılabilir.

  • Emsal Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu Kararları

1- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 27/03/2024 Tarih 2023/994 E. 2024/244 K. Sayılı Kararı

"...Bu durumda davacı ile işvereni arasında 27/03/2018 tarihinden önce yapılan ikale sözleşmesi kapsamında davacıya yapılan ek ödemenin gelir vergisine tabi olmadığı ve uyuşmazlığın müstakar hale gelen yargı kararları uyarınca herhangi bir kuşku ya da hukuki tartışmaya meydan bırakmayacak şekilde açık bir vergi hatası niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Bu nedenle temyize konu ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 61. maddesinin üçüncü fıkrasına 21/03/2018 tarihli ve 7103 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle eklenen (7) numaralı bent ile hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra, karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemelerin ve yardımların 193 sayılı Kanun'un uygulamasında ücret sayılacağı açıkça hükme bağlanmış, aynı Kanun'un 5. maddesiyle de 193 sayılı Kanun'un 25. maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinde bu tazminatlara uygulanacak istisna tutarı açıkça düzenlenmiştir.
18/01/2019 tarihinde 7162 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen geçici 89. maddenin gerekçesinde de 193 sayılı Kanun'un 25 ve 61. maddelerinde yukarıda değinilen değişiklikleri yapan 7103 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 27/03/2018 tarihinden önce işten ayrılan hizmet erbabına, karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlardan yapılan gelir vergisi kesintisinin iadesine yönelik olarak çok sayıda dava açıldığı, açılan davalarda da yargı organlarınca idare aleyhine verilen kararların müstakar hale geldiği belirtilmiş ve yapılan düzenleme ile idare ve vatandaşlar arasındaki ihtilafın sonlandırılmasının amaçlandığı belirtilmiştir.
Geçici 89. madde, gerekçesi ile birlikte yorumlandığında, kanun koyucunun bu tür uyuşmazlıkları, Kanun'un yürürlük tarihinden önce verilen ve müstakar hale geldiğini belirttiği yargı kararlarını da dikkate alarak sona erdirmek istediği anlaşılmaktadır. Kanun koyucunun bu uyuşmazlıkların sona erdirilmesinde vergi uyuşmazlıklarının idari çözüm yollarından vergi hatalarının düzeltilmesine ilişkin yolu benimsediği de dikkate alındığında dava konusu işlemde bu yönüyle de hukuka uygunluk bulunmamaktadır..."

2-Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 06/03/2024 Tarih 2022/933 E.2024/102 K. Sayılı Kararı

"...Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için Kanun'da düzeltme için öngörülen örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartından ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinde açıkça, "daha önce yapılan vergilendirme işlemleri"nin düzeltilmesi için "tarh edilen" vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerektiği belirtilmektedir. Buradan anlaşılması gereken hesap dönemi kapandıktan sonra diğer bir ifadeyle kurumlar vergisi beyannamesi verildikten ve kurumlar vergisi tahakkuk ettirildikten sonra örtülü sermaye kullanan kurumun yapacağı düzeltme talebi yönünden, beyana dayalı olarak, ikmalen ya da re'sen tarh edilen verginin kesinleşmiş ve ödenmiş olması gerektiğidir. Dolayısıyla henüz vergilendirme ve tarh işlemi gerçekleşmeden, dönemi içinde yapılan düzeltmelerde kesinleşme ve ödeme şartı söz konusu olmayacaktır.
Bu durumda, borç alan şirket tarafından hesap dönemi içinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmasına rağmen zarar edilmiş olması nedeniyle kurumlar vergisi ödenmemesi veyahut düzeltme tutarına isabet eden vergi tutarından daha düşük tutarlı vergi ödenmesi halinde de borç veren kurum nezdinde gerekli düzeltme işlemleri yapılabileceği sonucuna varılmıştır.
Dolayısıyla anılan borca ilişkin faiz gelirinin elde edilen kâr payı sayılarak iştirak kazancı istisnası kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 5520 sayılı Kanun'un 12. maddesinin (7) numaralı fıkrasında, tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmede örtülü sermayeye ilişkin kur farklarının da düzeltileceği kurala bağlanmıştır. Olayda ilişkili şirketler tarafından hesap dönemi içinde kur farkı yönünden düzeltme yapıldığı anlaşıldığından davacı tarafından anılan kur farkının karşı taraf düzeltmesine tabi tutulmasının kabul edilmemesi ve bu suretle kur farkının vergilendirilmesi hukuka uygun düşmemiştir.
Bu nedenle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinin (7) numaralı fıkrası uyarınca düzeltme yapılmasına imkan bulunmadığından bahisle düzenlenen vergi inceleme raporu uyarınca 2011 yılından 2012 yılına devreden cari yıl zararının azaltılması suretiyle yapılan cezalı tarhiyatta hukuki isabet; ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır..."

  • Sonuç

Vergi cezalarına itiraz yolları ve usulleri, mükelleflerin haklarını korumak amacıyla belirlenmiştir. Mükellefler, vergi cezalarına karşı vergi dairesine başvuru, uzlaşma, vergi mahkemesine dava açma ve üst yargı mercilerine başvuru yollarını kullanarak haklarını arayabilirler. Bu süreçte, hukuki danışmanlık almak ve belirtilen süreler içinde gerekli başvuruları yapmak büyük önem taşımaktadır.